Usta Yazar | Yazdıkça Ustalaş, Ustalaştıkça Kazan & Oyslem https://www.ustayazar.com/rss/author/oyslem Usta Yazar | Yazdıkça Ustalaş, Ustalaştıkça Kazan & Oyslem tr Copyright 2023 Usta Yazar& All Rights Reserved. Çocuk Olmak https://www.ustayazar.com/cocuk-olmak https://www.ustayazar.com/cocuk-olmak

  Sonra anlatırım diye rafa kaldırdığım,ticarete atılma hikayemden bahsedeceğim sana bugün..Çocukluğum küçük bir kasabada geçti benim.Küçük bir mahalle..Benden beş yaş büyük abim İstanbul doğumlu olsa da ailenin yedi belası hep ben oldum,sanırım hala öyle :)Hırçın bir çocuk değildim ama fena yaramaz bir çocuktum.Tamam kabul biraz da hırçındım.İstediğim olana kadar çok mücadele eder,olmayınca hayata küserdim.Erkek çocuk gibi değildim ama bebeklerle de oynamayı seven bir yanım yoktu.Sokak oyunları daha cazipti elbet!Yakantop,dokuz taş,yerden yüksek,saklambaç,arada güreş :)) Şimdilerin birbirlerine selamı bırak tanımadığı komşuculuğu,o günlerin sokaklarında hayat bulurdu.Sabah soluğu aldığımız kaldırım taşları,akşam ezanına kadar sarıp sarmalardı bizi.Belki bilmezsin "akşam ezanında evde olmak"diye bir kavram vardı bizim çocukluğumuzda.Ezandan sonra eve girmek anneye büyük hakaret,yenilecek dayağın çoook uzaktan gelen sessiz çığlığıydı..Dayak evet..Şimdilerde "aman çocuğumun psikolojisi bozulur","aman bir bilene danışalım da öyle konuşalım oğlanla" diye titizlendiğimiz konularda kesin çözümdü :) Hele "anne terliği"nin üstesinden gelemeyeceği hiç bir pedagog hadise yoktu, bak söylüyorum!Yanlış anlama dayak iyidir,hoştur çocuklarınızı dövün demiyorum.Şiddet yanlısı bir insan hiç değilim.Zira ebeveynlere zamanın öğretisi oymuş demek,Bunu öğrenmişler,bununla yaşamış,bunu öğretmişler..barışık olduğumu anlatıyorum.Ama hiç birimizde anamız tarafından dövüldük diye delirmedik çok şükür, bunu da bilmeni isterim.Aslında bence en kayıp çocuklukta onların olmuş;başları okşanmamış,istekleri hiç önemsenmemiş,yokluk ortasında yoksun kalmış koca bir nesil!!Babam görevde olduğundan çoğu zaman annemle geçerdi ev yaşantımız.Kitap okumayı o zamanda çok severdim.Farklı kombinasyonlarda kitap okuyabilirdim mesela;vitrin tepesinde,yemek masasında yan yana duran sandalyelerin üzerine yatarak(bir gün uyuya kaldım oracıkta.Annem bulamamış,çok ağlamıştı.Güzel mekandı ama),el fenerini açıp yorgan altında vb.Abimde severdi okumayı.Kendi aldığım kitaplar bitince,onun kitaplarına dadanırdım.Olmadı okul kitaplığı o da olmadı mahalle kütüphanesi..Yabancı dille yazılmış isimleri Ayşe,Ali diye kodlayarak okumak daha bi keyif verirdi.Hala yaparım bazen..Neyse..

  Annemin nerdeyse kimseye servis hazırlarken görmediğim kristal bardakları,kadehleri ve dahi onlarca zerzavat salonda bizden daha çok vakit geçirirdi.Orada yaşlandılar ve zaten orada da öldüler zavallılar :)Salon bizim için evin gizli bir mağrası,hazine avına çıkmak üzere gidilecek ilk duraktı.Misafirden misafire açılan kapısı,görkemli oymalı iskandinav takımları,tavana kadar uzanan vitrinler,el emeği danteller hep salona mahsus sıfat tamlamalarıydı.Bir kişiliği vardı salonların ve en mahrem şeyler orada gizlenirdi.Mesela babamın yurt dışından getirdiği altılı renkli meyve bıçakları,kadehler,karton malbora sigaraları ya da araba teyipleri,papiruslar,video kasetler,plaklar ve daha bir çok şeyin hepsi orada gizlenirdi.Konu komşudan değil tabiki yanlış anlama,BENDEN gizlenirdi tüm bunlar :)O vakitler memlekette yoktu belki bilmezsin varsa da çok az insanın evinde bulunurdu.Hani bir mahallelinin bir evde oturup Türk filmi izlediği zamanlar işte tam olarak benim çocukluğuma denk geliyor...Neyse..

  Haftalık sebze,meyve pazarı Çarşamba günleri bizim apartmanımızın önünden geçen sokakta kurulurdu ve kilometrelerce uzanırdı.Pazarcı teyzeler,amcalar bir gece evvel eşyalarını kapı önlerine yığar,sabah gün doğmadan tezgahlarını kurmak için gelir,semtin güzide insanlarını satış için beklerdi.O esnaflardan biri de bendim.Yazları abimi kandırır soğuk su satar,kışları ise evimizin çelik kasa konumundaki salonundan aşırdığım eşyalara bir tezgah açardım.Abim istemezdi,pek ağır başlıydı kendisi ama dayak dediğin şey tek başına yendiğinde çok da can acıtırdı :) Kardeşlik bölüşmek demekti ve benim abim cidden bu işi çok iyi yapardı :) Su satmak sıkıntı yaratmazdı.Annemi bir şekilde bu konuya alıştırmıştık ancak evden birşeyler aşırıp satmanın cezası,çarmaha gerilmekle eş değerdi.Mahalleden tanıdıklara yakalanmamak adına uzağa açardık tezgahı;lakin kimi zaman bir komşudan döner, anneme gelirdi satılmış bir eşya. "Çocukların hevesi kırılmasın diye alıvermiştik "denip iade edilirdi,annemin al yanklı mahçup ellerine.o Mahçup el çok geçmeden bir silaha döner,biz al olana kadar hunharca sallanırdı sağa sola :) Bir süre sonra kendisiyle bir anlaşma yaptık.Artık evden eşya aşırmayacaktık,o da bize bir çözüm üretecekti.Hevesliydim,istekliydim abimi de yanlışa sevkediyordum :)O zamanlar yine kimsenin evinde olmayan tartımızı mahallelinin hizmetine açmaya karar verdik.Annem çarşamba günleri stresinden bir nebze uzak kaldı,bizde mahçup ellerinden..En çok kazanan mahalleli oldu,en üzülen ise onca çabaya rağmen bir gram olsun kilo veremeyen Emine Teyze :)

Abim çok sıkılır tezgahı bana bırakır eve çıkardı.Konu utanmak,işten kaçmak değildi.Kendine kalamıyordu kalabalıkta ama küçük kız kardeşine de kıyamıyordu.Kitaplarımızı indirirdik çoğu zaman tartıyla birlikte;o gürültünün içinde başka başka diyarlara,başka çocukların hikayelerine konuk olurduk.Abimin eve çıktığı zamanlar daha kuvvetli bağırırdım müşteri toplamak için,geldiğinde cebimdeki meteliklerle fazlaca havalı duruyordum çünkü.Beni yalnız bıraktığı zamanlar yevmiyesinden kesmiyordum zira o benim ortağımdı ve arada bende sıkılıp kayboluyordum sonuçta :) Abim kendi payına düşen parayla o zamanın en büyük eğlencesi atari salonuna giderdi..Ben sevmezdim atari,hala bilgisayar oyunları sevmem..boşa zaman kaybı..Kendi payımla tanesi 2,5 liradan çikolata,leblebi şekeri ve dondurma alırdım.Kardeş demek paylaşmak demekti!Abim çok iyi bir insandı,kardeşti ama en önemlisi çok iyi bir sırdaştı.Bu yüzden hayatımdaki devrimleri ilk o bilirdi,sevgilerimi ilk onunla tanıştırırdım..Beni çok sever,canı pahasına gözetirdi.Suçlu olduğumu bildiği bütün mahalle kavgalarımın arkasında sorgusuzca dururdu."Çiçeğim" diye severdi.Çok güzel severdi,pek güzel severdi beni..Onun kardeşi olmak çocukluğumda elde ettiğim en büyük lükslerden biriydi.İşteeee benim de ticarete atılmamın ilk temelleri o günlerde böyle delibozuk hikayelerle atıldı..Güzel günlerdi,çoook güzel günlerdi,çocuk olmak işin en keyifli yanıydı..Çocuk olmak ilkesi belirlenmemiş,tükenmezi kurumamış,renkli elişi kağıtlarına yazılmış gelip geçer sözleşmeler gibiydi..

Yine Görüşelim..

Şeyh Edebali'nin duasıyla,

İnsana rast gelesin!

]]>
Mon, 08 May 2023 22:47:48 +0300 Oyslem
Çiçek Kadınlara.. https://www.ustayazar.com/cicek-kadinlara https://www.ustayazar.com/cicek-kadinlara

  Özel günlerin hastasıyım..Tanışma yıl dönümü,sevgililer günü,evlilik yıl dönümü,anneler günü,babamın halasının günü bla bla..Neyi,ne şekilde kutlayacağıma benim adıma karar veren sözde zaman dilimlerinde;bilmem kaç ışık yılı uzaklara ışınlanmak istediğim de doğru!.Ben ya da bu..Birimiz yanlışız..İnsanın üzerinde öyle bir baskı kuruyor ki bu garip ikilem,izlediğin televizyon programı içerisine yerleştirilmiş reklamlardan tut,çevrende deli gibi kime ne alacağını düşünen zümreye dek uzanıyor.Hediye almak vermek elbette güzel,ruh okşayıcı.Ama zamansız zaman dilimlerinde gerçekleşmesi,bir bana mı kıymetli?!Sırf annemin sözde anneliğini daha çok hissedeceği bir gün belirleyip,ona kısıtlı zaman diliminde "aman olsun işte bu,sever heralde" şeklinde salla pati bir hediye almak ne kadar mantıklı?Para ile satın alınabilir mi onun sana olan sonsuz ve derin sevgisi?Ne kadar gerçekçi?Bir sabah evinin mutfağına sinsice sızıp ona güzel bir kahvaltı hazırlamak,ne bileyim bir yerde dolaşırken gördüğü bir şeyin ona ne kadar yakışacağını düşünüp satın almak,bahçesinde olmayan bir çiçeği kendisi anlamadan toprağına dikivermek,hiç aklında yokken bir yerlere başınızı alıp gitmek,daha kıymetli değil mi?Sanki biri söylemese sana bilmeyecekmişsin gibi, annenin ne büyük bir ruh olduğunu!Dünya'da süre gelen bir çok kapitalist oyun gibi,buna da karşıyım :)

  Anne olduktan sonra anladım ki evladımın sağlıklı olması;barınma,beslenme,eşit koşullarda eğitim alma ve yaşama hakkına sahip olması,her koşulda vicdanlı ama en çok da attığı her adımda mutlu olması bana verilebilecek en güzel hediye.Sanmıyorum ki hiç bir anne bunlardan yoksun bir çocuk yetiştirmek istesin.Annesine,babasına para birimi ile aldığı bir hediyeye sevinebilsin.Merhum Sakıp Sabancı oğlu Metin için “Otomobil üretiyorum ama oğlum binemiyor”demişti bir röportajında hiç unutmuyorum.Türkiye'nin sayılı zengin,köklü ailesinden birisiniz ama Allah'ın "ol" dediğinden öte geçemiyorsunuz!Düşünüyorum da bence malı mülkü olmasaydı da, Metin sağlıklı bir çocuk olsaydı Sakıp Ağa kim bilir ne kadar da mutlu,tastamam bir adam olurdu.

Bu tarz günlerin sosyal medyadan mutluyum,mutlusun,mutlu fotoğrafları ile birileri tarafından "like" beklemesi de irite olduğum hadiselerden.Annesini,babasını,eşini belki evladını sonsuzluğa uğurlayan insanlar geliyor hep aklıma.Kim bilir nasıl bir dram yaşıyorlar o günlerde.Kim bilir hangi anı sızlatıyor o gün yüreklerini..

Annemi babamı bir gün değil,her gün seviyor ve düşünüyorum.Canım onlarla ne zaman,nerde,nasıl,ne yapmak istiyorsa onu yapıyorum.Bana anneler günü ise kızımı kucağıma aldığım o "an" da saklı! Doğduğu gün aslında benim bu Dünya'da yaşayabileceğim en özel,en güzel gün..Yaşamım boyunca hayırlı bir evlat olmak için gayret gösterdim;yanlışlarım elbet oldu, bağışlandım.Tüm dileğim o dur ki her şerre kafa tutan mutlu bir çocuk bırakayım ardımda bu bana kafi..

Yaşamış,yaşayan,yaşayacak tüm anneler;anne olmayı seçmemiş idealist kadınlar,anne olmak için gayret göstermiş ama olamamış duygu yüklü hemcinslerim,emek kadınları..her gün sizin olsun..Her bahar çiçek açsın bahçeleriniz..ortancalar,sümbüller,yasemin ve tüm yediverenler sizin olsun.Gün sizin güneş sizin olsun..

Yine Görüşelim..

Şeyh Edebali'nin duasıyla,

İnsana rast gelesin!

]]>
Mon, 08 May 2023 21:08:00 +0300 Oyslem
Bir Garip Nilgün! https://www.ustayazar.com/bir-garip-nilgun https://www.ustayazar.com/bir-garip-nilgun

Nilgün Marmara..Genç yaşta hayatın sert yüzüyle tanışmış,direnmiş,pes etmemiş,toprağın içine saldığı köklerinde yaşama tutunmuş,güçlü bir kadın!Okuduğumda onu genelde hüzün vurur yüreğime.Anlamak isterim satırlarından akan göz yaşlarını.29 yıla dayanan bir ömür hikayesi onunkisi.Çokça kırgınlıkları biriktirdiği..29 yılda iki okul,bir kaç yıllık masa başı işleri,evlilik ve ölüm.."Benim hiç gönlümü almadılar.Ben hep kendi kendime bir köşede affettim herkesi" diyor bir satırında Cemal Süreya'nın Zelda'sı.

13 Şubat 1958 istanbul doğumlu bu güzel gözlü kadın,yazılarında hep bir çağrıda bulunacaktı Dünya'ya.."Mutluluk aslında çok ötede ve zor değil!" Balkan göçmeni bir ailenin iki kızından biriydi Nilgün.Kadıköyde geçti yılları.İlk önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine hak kazandı,dönemin sert siyasi kaosları burada okumasına müsade etmedi.Daha sonrasında Boğaziçi üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı okudu ve mezuniyetini verdi.Ferda Erdinç şöyle yazacaktı ileride onun için "üstü ağır oturaklı bir kadın,altı ayak parmakları birbirine vuran bir çocuktu".

Kendi de yazıyordu,kendini çokça aslında.29 yaşında beşinci kattaki evinin yatak odası camından atlamaya sebep obsesif,bipolar bu küçük kız "Biliyorum,bir gün dayanamayacak küçük kalbim;arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim"diyordu.Ünlü otoriteler tarafından Sylvia Plath'ın Türkiye'deki bir yansıması olarak kabul gören Nilgün,kendisi ile belki de hayatta aradığı o küçük beklentileri ile göçüp gitti buralardan.Tıpkı manik depresif Siylvia gibi(31'inde intihar ederek öldü)..Üniversite tez konusu da ondan başkası olamazdı: "Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi" Ölümünün arkasından Cemal Süreya şöyle diyecekti 841.gün eserinde "Nilgün ölmüş.Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağıya atarak canına kıymış,Ece Ayhan söyledi.Çok değişik bir insandı Zelda.Akşamları belli saatten sonra kişilik,hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana.Yüzü alarır,bakışlarına çok güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi.Çok da gençti.Sanırım otuzuna değmemişti daha.Bu Dünya'ya başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu.Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün'ün yüzünde.O zamanlar görememişim.Bugün ortaya çıkıyor"

Ece Ayhan ölüm döşeğinde yazdığı güncesinde,aşk yaşadığı Nilgün için "Muzip kadın Nilgün Marmara.Tezer(Özlü) ile birlikte bana muziplikler yapmaya bayılırdı.İkisi de aynı anda göğüslerini gösterirdi..Güzeldi.."demişti. Nilgün'ün aslında nasıl hayat dolu,neşeli,esprili olduğunu ancak karanlık bir yanınında hüzne büründüğünün örneğiydi bu sözler.

İntiharı ile birlikte eşi Kağan Önal'ın hedef gösterilmesi çok uzun sürmedi.Eşinin aslında onu bir cinayete süreklediği tartışmaları gündeme düştü ve bir dönem oldukça konuşuldu.Kendisine yöneltilen bu suçlamalar karşısında Kağan Önal,Nilgün'ün hasta olduğunu ancak tedaviyi reddettiğini ispatlamaya çalışıyordu. "Oysa Nilgün'ün tedavi olması gerekiyordu ama o doktordan kaçıyordu.Doktor geldiğinde evde olması gerekirken evde değildi.Doktor beklemişti.Gelince de konuştular.Doktor bana işiniz çok zor! Tedavi olması lazım ama çok zeki ve kültürlü.Yani en zor vakalardan demişti.Çünkü iyileşmesi için entellektüel faaliyetlerde bulunmaması gerekiyordu.İlacı dayayacaklaradı ve uyuşacaktı.Orta kültür ve zekalı durumlarda bu hastalık 20'li yaşlarda ortaya çıkarmış.Lityum tedavisi ile başarılı olunurmuş.Ancak Nilgün bu tipte değildi.Tedavi olması,buna ikna olması,tedaviden memnun kalması hepsi ayrı bir dertti.Dolayısıyla tedavi olmadı.Öldüğü gün bana tedaviye başlayacağına dair söz vermişti."açıklaması yine tedaviyi reddetmesi üzerine yapılmıştı.

Başka bir açıklamasında şöyle diyor Önal "Şiir yazdığını bile bilmezdim,bir kenara pıtır pıtır bir şeyler yazardı!" Aynı evde bu kadar yakındı Nilgün'e,ama aynı zamanda da bu kadar uzak!.Nilgün ise önceki zaman "yabancıların en yakınıydın sen" diye bahsediyordu eşinden.Ölmeden hemen önce yazdıklarının hepsini eşine verecek öldükten sonra şiirleri ve metinleri ayrı kitap haline getirilip yayımlanacaktı.Daha sonrasında annesinin izni ile de günlükleri edebi bir hayat bulacaktı.

Bu Dünya'dan bir Nilgün Marmara geçti.Cemal Süreya'nın ZELDA'sı..Kitaplarını ellerimizden düşürmediğimiz ustalara "but partileri"(her Pazar şiir konuşmak ve söyleşmek için toplanılır,fırında tavuk yapılırdı.Pazar günü buluşmalarına bu yüzden bu espirili ismi vermişlerdi) düzenleyen entellektüel,zeki,çalışkan,komik,esprili,ama bir yanı hep mutsuz,hasta bir Nilgün geçti.Sevgiyle..

Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan? Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşanyanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.Yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu düşler marketinin,uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!

Yine Görüşelim..

Şeyh Edebali'nin duasıyla,

İnsana rast gelesin!

]]>
Mon, 08 May 2023 12:53:18 +0300 Oyslem
Çiçekler Dalında Değil,Yüreğinde Güzel https://www.ustayazar.com/cicekler-dalinda-degilyureginde-guzel https://www.ustayazar.com/cicekler-dalinda-degilyureginde-guzel

Bu ara sürekli karşıma çıkan bir dize;

"Ben öldükten sonra getireceğiniz çiçeği çöpe atın.Mezar taşları çiçekten anlamaz”

Ben varken yoktunuz;yokken ben,varlığınızın ne kıymeti var!Yalandan ağlamayın sakın zira ağlayan anama hakaret olur!

Bazen tükendiğini hissediyor insan,onca zaman içinde kaybolduğunu..

Hiçlik ile hiç olmamışlık arasında garip bir tesadüf gibi!Görünmek için onca gözyaşı batağına tutuşturulmuş bir garip sözcük “Hiç”..

Oysaki,öyleki,mademki..

Gerek yok açıklamalara,olmazı oldurmak için uğraşmaya,kelime ziyanına hele,hiiiç gerek yok!

Zaman kıymetli,saat akıyor..zor olmayayım istiyorsun..Bu evrende,garip bir Zührey’dim,hoş bir sadam kalsın yeter..Sen dedikçe,daha çok basılıyor üstüne!Daha çok zorlanıyor,daha çok susturuluyorsun..Sustukça,sustuğun yerlerden tekrar vuruluyor,şefkatle öpülsün gözyaşlarım derken kaybedilmiş bir kitap yaprağı gibi savruluyorsun!

Ne güzel değil mi göz göze gelmek?Farklı düşünsekte,aynı müzikte dans edebilmek,aynı ezgilere kadeh kaldırabilmek!Ne kadar yaşayacaksın ki hadi söyle;altmış yıl,yetmiş,hadi yüz olsun.Onca kalabalığın içinde ılık nefesimi sana duyursam,anlasan manasızca içimde kopan o garip boşluğu misal!çok mu?ya da yok mu?yok mu kıymetli vakitler,o koşturmacalar,kıskançlıklar,riyasızlıklar,ihanetler arasında bu?

İki kelimelik hayat oysa,"ben öldüm!" Bu Dünyadan bir Zühre geçti sadası kaldı mı,Tahir onu çok sevdi kavuştu mu?Mezarlarında güller yetişirmiş şimdi,hadi söyle kimin umrunda?!


Yine görüşelim.

Şeyh Edebali'nin duasıyla,

İnsana rast gelesin!

]]>
Sat, 29 Apr 2023 00:40:33 +0300 Oyslem
Yarınlar Diyorsun Da! https://www.ustayazar.com/yarinlar-diyorsun-da https://www.ustayazar.com/yarinlar-diyorsun-da

Geçen akşam çok sevdiğim bir kardeşim beni ziyarete geldi.Muhabbet sohbet derken bak ne öğrendim sana da anlatayım..

“Tıbbı atık geri dönüşüm firması” var kendisinin.Duyunca insan bi irite olmuyor değil hani!

Hastanelerde "evsel atık””tıbbı atık" yazılı çöp bidonları geliyor aklına hemen değil mi?Ne oluyor bunlar,nerede toplanıp imha ediliyor? diye sende düşünmüşsündür benim gibi.

Meğer bizim kız topluyormuş bunları :)

Özel yada devlet hastaneleri,diş hekimleri,özel poliklinik,muayenehane aklına neresi gelirse.Bunları toplamak için bir de para ödüyormuş kilosuna.Ne ilginç(!) Sağolsun site yönetiminde çalışan personeller çöplerimi toplasın diye ben aidat öderken,onlar çevreye faydalı bir iş yapmaya çalışması şöyle dursun,bir de üzerine para ödüyor!

Serde merak var elbet..Eee dedim bu ödeyeceğin tutarı kim belirliyor.Dedi Belediye ihaleye açıyor.Belediye bu işin neresinde?Topladıkları atığı dönüştüren fabrika,tamamen belediye iştiraki olduğundan rakamı o belirliyor dedi.hımm…bitti mi bitmedi!Götürdüğü atıkların toplam bedelinden de bir yüzde ödüyormuş fabrikaya..Hoş dönüşen bir şey de yok ortada..yıllardır depoluyormuş,maliyetli demek!Biz ancak ondan kaçarız çünkü!

Bu geri dönüşüm işleri bizim memlekette pek benim istediğim gibi ilerlemiyor.Evet benim..Yazdıklarım,düşündüklerim!

Bekarken kâğıt sarmadı,yağ işine girdim bir dönem:) çok takıntılıyım geri dönüşüm işlerine..

Deniz kıyısında oturmak,sabah yosun kokusuyla uyanmak,başka bir bilinç aşılıyor insana.Allah var şu anda kıyılarımız, o zamandan daha iyi durumda..neyse..

Evde kullanılan kızartma yağlarını toplamaya başladım ufak ufak.Lavabodan dökülen;her sabah yüzümüzü yıkadığımız denizi yavaş yavaş zehirleyen,kızartma yağları..

Bu yağlar bir şekilde toplanıyor ve geri dönüşüme faydalı hale getiriliyor.Hitler filmlerinde olduğu gibi.. Yağlar süzülüp,içlerine bazı kimyasallar karıştırıldıktan sonra kalıp sabuna dönüştürülüyor biliyor musun?Bize kilometrece uzak bir geri dönüşüm fabrikası topluyordu o zaman.Nakliye işi çok masraflı bir eylem olduğundan,belli bir litreye ulaştığında ancak gelip alabilirim dedi firma yetkilileri.Bir kaç kez sevkiyat da yapabildik;ama nasıl,bir de bana sor.Para almış mıydım geçmiş zaman hatırlamıyorum,ama almamışımdır sanmam.Arkadaş ben bütün apartmandan,siteden hatta mahalleden topluyorum bu yağları da,sen dönüştürdüğün üründen para kazanmana rağmen gelip almıyorsun?!

Sonraları neden bu yağların sokak aralarında bir dönüşüm kutusu yok,hatta OLMALI!diye yazsam da birkaç yere ,nafile!!yanıt alamadım..Aylarca,yıllarca uğraştım fakat bir standarda ulaştıramadım.Yağları biriktirmek,bunu evlerde depolamak zor geldi insanlara bir süre sonra.En sonunda ben de yıldım,bıraktım…

Yarınlar yarınlar diye ağlaşıyoruz ya lafta;çocuklarımıza,torunlarımıza neleri emanet bırakıyoruz hiç düşünmeden oysa!

Ülkemizde çıkan doğalgaz ve dağıtımı konusunda yeni aşamalar kaydedildi,biliyorsun.Haberler güzelleşiyor;yine aynı sebeple kurulan doğalgaz tesisinin yanına gübre fabrikası kurulduğunu biliyor musun?Çünkü doğalgazın da bir kısmı atık,o atıl atık da gübre olarak değerlendiriliyormuş meğer,ne güzel :)

Tüketmek kolayken dönüştürmek bir şekilde zor!!Kapıları kapalı!!Ulaşılabilirliği tartışmalı!!

Bugün dönüştürülebilir enerjiden bahsederken,hala yağların o lavabo deliklerinden denize karışması,üzgünüm kanımı donduruyor!!

Yine görüşelim.

Şeyh Edebali'nin duası ile “İnsana rast gelesin!

]]>
Thu, 27 Apr 2023 14:09:32 +0300 Oyslem
Nerde Eski Bayramlar https://www.ustayazar.com/Bayram,nerde-eski-bayramlar,şeker,harçlık https://www.ustayazar.com/Bayram,nerde-eski-bayramlar,şeker,harçlık

Nerde eski bayramlaar..

Bu sözü çocukluğumda ben pek duymadım ne yalan söyleyeyim.Yaşadığımız yerde  akrabamızın olmaması bile, bayramı bayram gibi yaşamamızı engellemedi hiç!Şeker toplamaya çıktığımız mahallemizde tacizci komşu dedeler oturmuyordu sanırım veyahut baklava çalmaya çalışan hiç arkadaşım olmadı benim.. nitekim bayram süresince tüm komşu teyzelerimiz,şeker komasına sokacak derece yükleme yapıyorlardı özenle bünyemize :)Uzun sofralar kurulurdu caddenin göbeğine.Kimse yol kapalı diye eline döner bıçağı alıp kana bulamazdı bayram sabahlarımızı.Hiç küslük olmaz mıydı? olurdu elbet ama pek uzun sürmezdi.Mahallenin önde gelen nineleri,dedeleri bir iştirakte bulunur,mübarek günlerde gerekeni yapardı.
ooooffff naftalin kokulu mendiller hiç aklımdan çıkmaz!bayram harçlığı dediğin şey bile öyle açıktan cebe atılmazdı.Pazarlık konusu asla olmadı,olamazdı!Oyalı mendillerin arasına özenle iliştirilir,bayramlaştıktan sonra nazikçe ele tutuşturulurdu.Çocuklar aza tamah eder,tüm harçlıklar ortada toplanır 10 kuruşluk leblebi tozları boğazları düğümleyene kadar yenirdi.Kız kaçıranlar alınır,sesten etkilenen ilk komşu cinnet geçirene kadar sağda solda ateşlenirdi :)
aaah ah bizim Vural bakkal!aklıma düştü yine..kara kaplı veresiye defterini her ele alışında bir yevmiye keserdi benden "liste yine kabarık Özlem Hanım,annenle aramız açılmasın dükkanı sil süpür istediğin çikolatayı al" derdi :)ilk ticarete atılışım bununla sınırlı değil elbet!Evin önüne kurulan çarşamba pazarı esnaflarından biriydim bende.Ülkenin hiç bir yerinde bulamayacağınız buz gibi soğuk şebeke suyu,benim tesislerimden geçiyordu her hafta.Müşteri veli nimetti,kesme bardaklarım hiç bir zaman eksik olmazdı :) sana bu hikayeyi uzun uzun başka bir zaman anlatırım..

Bayram diyordum..ben her nohut tanesi uzamamı arife suyu ile yıkanmama borçluyum.Arife günü yanan su kazanları,365 gün hiç banyo yapılmamışçasına örgü kesesinin derine işlemesi,hep o zamanlara dayanır..

Annem mutlaka yeni elbiseler dikerdi bayrama özel.Dikerdi diyorum.. O zaman nerde her köşe başında çocuk mağazası?Hadi mağzayı buldun, alacak para zaten hiç olmazdı.Çok güzel elbiseler dikerdi annem,Allah var.Beni büyüten tüm elbiseler özenle paketlenip memlekete yollanır, kuzenlerin üzerinden de bir posta geçerdi :)Patronlarını en küçüğü 6 metrekare olan halıların altına koyardı.Üzerine basıldıkça ütülensin, buruşmasın diye özenle dizerdi onları.
Mezar ziyaretleri de mutlaka arife gününden tamamlanır,Yasini Şerifler okunur,ölmüşlerin ruhlarına hediye edilirdi.Gecesinde yeni bayramlıklar eve hırsız girer de çalınır korkusuyla(!) koyunlara alınır,öyle uyunurdu.Ayakkabılarım yeniyse ne ala değilse jilet gibi boyanmış parlatılmış baş ucumda odamı aydınlatırdı!

Çok güzeldi bayramlar..Küçükler küçük, büyükler büyüktü..Herkes mahallesinde;çocuklarıyla, komşularıyla mutluydu.Bayram mutluluğu zorunlu değil,ilahi bir bağ kurardı aramızda.

Yaş aldıkça ben de diyorum bak şimdi;

aaaah aahh nerde o eski bayramlaaar?!

]]>
Sat, 22 Apr 2023 00:34:59 +0300 Oyslem
Hayat Son Gün O Da Bugün.. https://www.ustayazar.com/hayat-yaşam-anda-kalmak https://www.ustayazar.com/hayat-yaşam-anda-kalmak

Hayat son gün,o da bugün..

Hepimizin zaman zaman düştüğü,bittiği,yüzünü Dünya'ya çevirdiği zamanlar oluyor.tabiki tüm bunlar hayata dair.."anı yaşa"diyor uzmanlar;geçmişte yaşadıkların geçmişte kaldı,bugünü son gün gibi yaşa.."an'da kal!"Bir çiçek mi koklayacaksın;çek içine en deliksizinden,bir kedi mi seveceksin;okşa başını aksın gitsin tüm düşünceler,kuşlara ekmek mi atacaksın;salla dertlerini uçup gitsin gökyüzüne..

Kolay değil biliyorum..neler gelmiyor ki insanın başına;ölümler,doğal afetler,kan,ter,gözyaşı..hadi kal kolaysa an'da!!ama ilahi bir güç var üzerimizde,hangi dine inanırsan inan o ilah hep orda;hep yanında..unutmak diye birşey yok elbet,ama düşünsene insan neler yaşıyor da hala soluk alıyor işte..bir de diğer taraftan bak;ya ömür denilen biçilmiş onca yılda,yaşadıklarını dün gibi hatırlasaydın?her bir olayı,her bir acıyı,kalbine ok gibi saplanan her bir detayı??caddeler,sokakalar,kentler huni takmış milyonlarca insanla dolar taşardı..

Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşım "kendi kul hakkına çok giriyorsun!"dedi..düşündüm uzun uzun ne demek istedi diye.Ben ilk önce kendimin biriciğiyim değil mi?ben varsam,ben sağlıklıysam,ben neşeli ve güler yüzlüysem çevrem çiçek açıyor.Yoksa herkes bedbaht!! e o zaman?yaptıklarım ve yapacaklarım ilk önce kendime.Sonra anama,babama,çocuğuma,eşime,dostuma!!Kendim için mutlu olmalıyım;önceliklerimin a noktası daima "ben" olmalı..şimdi diyeceksin bu da bencilce değil mi? vallahi değil!!Yüce Allah bile herkesi kendi günah ve sevaplarıyla değerlendireceğini bildirmiş.Mahşerde çocuk anasından anası çocuğundan kaçacak,kimse kimseyi tanımayacak buyurmuş.Aklı evvel tek yaratık olarak seni yaratmış!O zaman O'nun için bile öncelik "ben"sem..O'nun da biriciğiysem..sevmekten ilk önce kendimle başlamalıyım..

Kendimi sevmeli,An'da kalmalı,soluk aldığım her güzel şeyi yaşama dair diyerek kabullenmeliyim..tevekkülden süzülmeliyim..

Dünya herşeye rağmen güzeller,güzelliklerle dolu..bakma kötülerden bahsediliyor hep; iyiler iyilikler o kadar çok ki sen yeter ki görmeye niyet et!

]]>
Wed, 19 Apr 2023 20:55:07 +0300 Oyslem
Geldi TOGG Havaları,Gevşedi Gönül Yayları https://www.ustayazar.com/www.togg.com.tr https://www.ustayazar.com/www.togg.com.tr Geldi TOGG havaları,gevşedi gönül yayları..

İstediğimize bir şekilde ulaştık,çekilişi yakın tarihte gerçekleşen togg için son kullanıcı gün sayıyor.İlk teslimatları bu yılın ilk çeyreğinde tamamlanacak milli aracımızın trafikte akıp gitmesini görmek için,ben de gün sayıyorum.Talihli arkadaşlara kazasız belasız kullanmak nasip olsun.

60lı yılların başında milletçe kurduğumuz bir hayalimiz vardı,artık değil!Trafikte Çin arabaları,Hint arabaları gördükçe içimiz burkuluyordu, sonunda oldu.sene 2023..O zamanın Devrim'ine taş koyanlar bugün TOGGumuzu durduramadı!Güzide ülkemin Güzide mühendis evlatları dün nasıl çalıştılar azmettilerse,bugün de aynı şekilde çalıştılar azmettiler!Mesleği otomotiv olan biri olarak diyebilirim ki, son dönemlerde gördüğüm en şahane arabalardan da biri oldu TOGG.Yeni nesil elektirkli araçlara rakip olabilecek,bir çok iyi markanın donanımına cevap verebilecek,renk sıkalasında Anadolu ezgileri dikkat çeken, bütçesiyle de piyasa koşullarında olan araca umarım herkes ulaşabilir.

Bir asker çocuğu olarak bayrağımı simgeleyen herşeyle gurur duyuyorum.Millet için yapılmış her türlü işin siyasete bağlanmasından bir o kadar nefret ediyorum.Memleket hepimizin,hepimize yetecek kadar aş var..Birlikte çalışıp birlikte yürüyelim..

]]>
Mon, 10 Apr 2023 14:51:57 +0300 Oyslem
Uzun Bacaklı Leylek https://www.ustayazar.com/uzun-bacakli-leylek https://www.ustayazar.com/uzun-bacakli-leylek Havalardan gittim bugün..bir soğuk,bir sıcak,bir ılık..ruh halimi etkiliyor resmen gökyüzünde gördüğüm iki bulutcuk."sıcak da çok olmasın"la başlayan cümleler kurup irite etmek istemem kendimi ama çok sıcağı da ne yalan söyleyeyim pek sevmem.Leylekleri düşündüm,gelmeye başladılar mı ki,gelseler umduklarını bulacaklar mı o da ayrı mesele :)

Geçenlerde yerli bir belgesel izledim.Severim yalnızken belgesel seyretmeyi,kitap okumayı,öyle yatağın içinde umarsız yumaklanmayı..Neyse..Belgeselde bu bizim çırpı bacaklı leyleklerden bahsediyorlardı.Bu arkadaşlar kış olunca sıcak memleketlere göç ediyor ama asıl amaç koloniyi sabit tutmak.Yani buralara "ayy dizlerime iyi geliyor,romatizmalarım azmasın,sıcak bir yerlere uçayım da geleyim"den ibaret değil! Sıcak memleketlere gidiyorlar çünkü türlerini devam ettirmek için yumurtluyorlar.Toplu halde göç eden bu arkadaşlar,yuvalarını inşa etme sürecinden sonra bekleyişe geçiyorlar.Gagalarını neden olanca güçleriyle birbirlerine vuruyorlar diye düşünürdüm hep.Meğer bu dişi leyleğin,erkek leyeğe yaptığı bir çağrı bir nevi kurmuş.Çiftleşmeye hazır olan dişi leylek çağrısına yaptığı gürültüden sonra karşılık alıyorsa çiftleşme gerçekleşiyor.Alamıyorsa alana kadar sabırla bekliyor.Çiftleşme şansı bulan bir çifti anlatıyordu belgesel.Biliyoruz ki leylekler artık ortalıkta çok da baca bulamadıklarından olsa gerek, genelde elektrik direklerine yüksek gerilim hatları boyunca uzanan iri beton yığınlarına yapıyorlar yuvalarını.Belgesele konu alan çiftimizde,yüksek gerilim hattına yakın bir direkte yuvalarını kurmuş,burada çiftleşmişler.Bir süre sonra yumurtalar Dünya'ya gelmiş.Dişi Leylek her anne gibi yumurtalarına gözü gibi bakıp,kuluçka süresi boyunca bir an olsun bebeklerini yalnız bırakmıyordu.Belgesel ilerledikçe erkek leyleğin ortalarda olmadığını farkettim.Acaba yalnız mı kalıyordu dişi leylek doğası gereği,derken erkek leyleği yüksek gerilim hattında akıma kapılmış ölü halde buldular.Daha Dünyaya gözlerini açmadan öksüz kalan bu yavrucaklara acaba ne olacaktı?Merakla izlemeye devam ettim.Leyleklerde,bizde olduğu gibi (hepimizde de değil tabi:) uzun bir yas süreci işlemiyor.. belki göç planlamasının mevsim şartına bağlı olmasından dolayı.Dişi hemen bir baba adayı bulmak için gagasını birbirine vurmaya başladı.Bir zaman sonra çağrısı başka bir erkek leylek tarafından karşılık buldu.Erkek leylek yuvaya gelir gelmez ilk iş ölen erkek leyleğin DNAlarını taşıyan yumurtaları yuvadan aşağı atmak oldu.Uzmanlara göre erkek leyleğin bu hareketi dişiye olan bir duygusal yaklaşım bir travma falan değil.Bu tamamen gelecek kuşaklara kendi genini aktarma,hayatta olmayan bir soyun ilerlemesini engelleme olarak kabul ediliyor.Düşen yumurtalara mı üzülsem,dişinin eşsiz mücadele edemeyişine mi içerlesem bilemedim.

Velhasıl Leylekler gelsin artık,güneş en tepemizde parlasın..gelsinler,çoğalsınlar,ekoloji hiç durmasın..Bizim dişi yeni çocuklarıyla mutlu mesut yaşadı iklim boyunca..ne yas tuttu,ne çocuklarına baktı..hayvan de geç diyeceğim ama içimizdeki hayvanlardan da farkı var mı bilemedim :)

]]>
Mon, 10 Apr 2023 14:14:07 +0300 Oyslem
Siyah Beyaz Flim Gibi https://www.ustayazar.com/futbol-guzel-de https://www.ustayazar.com/futbol-guzel-de Futbolu severim.Hoş genel anlamda bütün spor dallarıyla ilgili biraz bilgi ve ilgim vardır.Olimpiyatları seyretmekten çok hoşlanırım.Yılın belli zamanlarında düzenlenen tenis turnuvaları için saat farkı gözetmeksizin,uykusuz kaldığım çok olmuştur.Gel gör ki futbol hepimizin yaşantısı için ayrı bir öneme sahip.Endüstri olarak büyük rant elde ediliyor olması cazibesini korurken,milletimiz erkeklerinin oluşturduğu topluluk içinse ata sporu bağımlılığıdır.

Bizim evde Beşiktaş maçları ayrı heycanlı geçer.Her türlü futbol müsabakası izlenir,dikkat çekiyorsa ancak siyah beyaz aşkımızın önüne de kimse geçemez.Önceki yıllar stadyuma giderdik sürekli,e boğaz havası daha farklı etkiliyor insanı.Çocuk olması,stadyumların artık eskisi kadar bizi ateşlememesi,taraftar erklerinin aralarında değişik hesaplaşmalarının olması artık zevkimizi kaçırdı.Hoş yine stadyuma gitsek kaldığımız yerden devam ederiz aşkımız onunla baki :)ne diyordum,Beşiktaş maçları ayrı geçer evde.Genç,yaşlı,çoluk çocuk farketmeksizin herkes yerini alır;içecekler hazırlanır,çerezler koyulur,pür dikkat dikdörtgene fokuslanılır.Totemler ayrı incelikte kurgulanır.Olmaz ya(!),oldu ki malup durumdayız;kimse soluk almaz nerdeyse odada :) kimse yer değiştirmez!ayakta olan ayakta,oturan oturduğu yerde asla DEĞİŞTİREMEZ!devre arasına kadar tüm ihtiyaçlar bekletilir.

Geçenlerde yine bir maç esnasında şöyle bir düşündüm kendi kendime.Kaykıldığım koltuğun köşesine kendimi öyle sabitlemişim ki oldu kıpırdatsam azıcık popomu gol yiyeceğiz.Allah'ım nasıl bir bilinç bu,bu nasıl bir psikopatlık,nasıl bir öğreti :)) El kadar bebem maç günü pazarlık yapıyor "maç bitene kadar yatmak yok değil mi anne?"diye..Herşey güzel hoş maç izlemeyi seviyoruz;biraz küfretmek,deşarj olmak,sağa sola mesaj atıp kızmak kızdırmak hoşumuza gidiyor da,90 dakikadan sonra neden normale dönemiyoruz? Yani en azından bizim ev dönemiyor :) Aynı gece bir odada Erman Toroğlu konuşurken,diğer odadan Erdoğan Arıkan sesi geliyor,Ertem şener Sinan Engin'le mutfaktan çay koymuş çıkıyorken,Ahmet Çakar bahçeden içeri hızla giriyor..Olur da tüm bunlar olurken uyuya kalırsak sabaha kadar o maç ve pozisyonları kafamızda dönüüüüp duruyor.

Anlayacağın bizim evde Beşiktaş maçları asla 90 dakikada bitmiyor :)

]]>
Mon, 10 Apr 2023 13:05:10 +0300 Oyslem
Herkesin Çocuğu Akıllı https://www.ustayazar.com/herkesin-cocugu-akilli https://www.ustayazar.com/herkesin-cocugu-akilli Selam güzide ülkemin güzide çocukları!

Geçenlerde öğretmen tarafından arandım.Benim kız da okulun en sakar çocukları arasında olabilir maşallah.Ne zaman öğretmeni arasa "Allah! diyorum ,bugün acaba neresini sakatladı" açar açmaz kızcağız telkinle başlıyor "merak etmeyin bir şey yok,başka bir konu hakkında bllgi vermek için aradım"vb. gülüşüyoruz..uzun uzun anlattı kızımı bana.İnsan zaten doğurduğunu biliyor da, başkasının ağzından duymak insana bir değişik geliyormuş onu anladım.Bana kalırsa standart bir çocuk benimki..e anası belli babası belli esasında..saygılı,sevgili,esprili,komik,ne istediğini bilen ve bu konuda baskıyı sevmeyen bir karakter..Öğretmenin dersle ilgili söylediklerini umursamamam ama arkadaşlarıyla olan beşeri özelliklerine önem vermem,ismini daha sonra asla hatırlamadığım bir takım sınavlara "istiyorsa girsin,benim için dert değil" demelerim sanırım biraz  ağır geldi kendisine;o bana şaşırdıkça ben de ona şaşırdım bir kaç dakika..teşekkür edip kapadık usulca telefonlarımızı..

Sonra şöyle bir arkadaşlarımın çocuklarını süzdüm.yok yok çocukları değil velileri daha ziyade :)

Evvel zaman ilk şoku kreş toplantısına katıldığımda yaşamıştım..nasıl heyecanlıyım..ilk toplantı.. acaba ne anlatılıyor bu toplantılarda?bizim kız için ne denecek falan derken aaaa bildiğin üniversite kürsüsünde brifing alıyoruz.İngilizcede bu seviyede,Almancada sayı saymayı da öğrenir,ama çok iyi analiz ediyor.. öğretmenleri hayretle dinlerken yanımdaki veli kalktı dedi ki ancak siz ingilizcede bilmem ne kurumunun yayınlarını okutmuyorsunuz,diğeri dedi ki acaba öğle uykuları biraz daha kısa tutulabilir mi gün ölüyor!!!ooooo..dedim ben uzaylıyım :)) bana neden böyle dürtüler aşılanmadı?bu insanlar daha bundan bir kaç yıl evvel Dünyaya getirdikleri bu çocukların üzerinde nasıl bu kadar oterite sahibi olmuşlar?

Gün sonunda eve geldiğimde eşime anlattıklarım şunlardı..galiba bizim çocuk sınıfın en salağı..aynı sınıfta bulunan bütün çocuklar çok zekiydi mesela.Her anne çocuğunu anlatırken sanki bir kimyagerden sanki bir fizikçiden bahseder gibi bahsediyordu.Çocuklar hem zekiydiler hem de sportif ve sanata aşık.Bütün çocuklar hem baleye giderken bir müzik aleti çalmalıydı,hem ingilizce konuşurken basketbol oynamalılardı...ve de yapıyorlardı dediklerine göre.Benim kız mı?o daha 3 yaşında okulla tanışmış,okuldan annesinin işi dolayısıyla en geç çıkan öğrencisi,en hasret kokanı,öğle uykusu uyumayı seven,sanki yemek yemek için bedene bürünmüş,iri kahverengi gözleri hep gülen,uyumlu,kibar bir çocuktu benim gözümde.Bir sporla uğraşmıyordu çünkü gününün tamamı nerdeyse okulda geçiyordu ve ben başka bir yere gitsin istemiyordum.yıllar sonra piyona çalmak istedi başardı da ama asla bir spor yapmak istemedi.Ben ve babası lisanslı sporcular olmamıza rağmen bunu hiç dert etmedik.Bir yabancı dil bilmesi kendisi için yapacağı bir girizgah hala..Dünyayı gezmek istiyorsa bir dil fena olmaz nitekim!olmuyorsa da çok dert değil bunun için teknoloji çok gelişti biliyoruz.hala ilkokulda olmasına rağmen bir dizi sınavdan bahsediliyor olması çok acı!!oyun çağındaki bu çocukları sadece eğitim sistemine tüh kaka diyerek eleştirmek bence o sınıftaki velilerin kaçış yolu..hiç bir sınav başarısı ya da başarısızlığı benim için önemli değil..vicdanlı olması,merhamet sahibi,yardım sever olması,ahlaklı olması,saygılı ve yaptığı işi bir disiplin çerçevesinde yapması mühim.Ünlü bir üniversitenin iyi bölümünü birincilikle bitirmesi bu vasıflardan daha önemli değil inan!!!Bir alan araştırmasında kadına şiddetin en yaygın olduğu mezuniyet derecesinin "üniversite" olduğunu biliyor muydun?yani okumak evet ama nasıl okumak!!çocukları daha çatal bıçak tutabiliyor muyu sormadan kaynak kitap araştırmak yerine modelleştirmekten öte aile sevgisini yerleştirmek,bayramlarda hangi tatil köyü sorusu yerine babaneme ne alalım?,sınıf birinciliğinden önce Hatay'da göçükten çıkan, ona yaşıt arkadaşları için kütüphanesinden kitaplarını ayırması gerektiği bilincini yerleştirmek sanırım ilk vazifemiz olmalı..

Ben anlamam x.y.z kuşaklarını..bütün çocuklar doktor,mühendis olmak zorunda da değil!bütün çocuklar atom parçalamasın varsın,bu Ülkenin kalifiye çalışacak çok fazla nüfusa ihtiyacı var..bu çocuklar bir şeylere bağımlı,bir şeylerde tatminsiz,bir şeylerde eksik bulunuyorsa ilk önce Çuvaldızı kendimize  batırmak lazım!!

he bu arada benim kız da fena zeki :))

]]>
Mon, 10 Apr 2023 12:00:45 +0300 Oyslem
Kış Görünümlü Bahar https://www.ustayazar.com/kis-goerunumlu-bahar https://www.ustayazar.com/kis-goerunumlu-bahar Sevgili Nisan!
Alerjimiizn artmadığı,bugün de ne giyecektim telaşına düşmediğimiz bir gün temennisiyle sözlerime başlamak isterim.

Haberlerde karşılaştım biraz evvel; Muş'ta kar kalınlığı bazı ilçeler -köyler- için 5 metreyi buluyormuş,zaman zaman yol çalışması için giden iş makinaları zorlanıyormuş.Rabbim hastalara şifa versin,kimse o tarafta hastalanmasın çok zor..

Bende burda bahçenin köşesinde,elimde kahve fincanım;beyaza bürünen kiraz ağcımı seviyorum:

-ay şen büyüdün de çiçek mi açtın?

-şen ne kadar güzel bir ağaçsın!

-oy ben senin çiçeklerini severim :)

Her köşesi cennet,4 mevsimin yaşandığı bolluk bereket timsali memleketimden bu kareler dönerken ;kutuplarda su sıcaklığı yüzeyde ortalama 21dereceleri bulduğu haberi takılıyor kulağıma.

Küresel ısınma,ozon tabakasının yırtılması,kışların yazlara oranla daha az yaşanması,su savaşları ayak sesleri derken aklıma ne gelse beğenirsin?

Hani bu küresel sermayeciler, hani bu kapitalist düzenin iktidarları kapsül şeklinde yapay et yapıp satacaklardı ya bize.Hani artık mahallemizin güzide esnafı,komşu Hacer teyzenin biricik oğlu 'öz kasap' çalışanı göbekli Mehmet abimiz kan ter içinde et döverken,hızla dükkana girip "-yarım kilo yağsız kıyma istedi abi annem" diyemeyecektik ya..Mahalle kasapları güle güle,besici ile arasında rampadan para tutan eller güle güle,öööf güzelim antrikotlar,kontrafileler..pastırmalar,sucuklar,kavurmalar...derkeeeeeennn!!!!

Meğer tüm bunlar inekler yüzündenmiş ya işte!!!Sen tut koskaca Dünya'nın dengesini osuruğunla altüst et! Vallahi şaka değil:inekler osurduğu için hava sıcaklıkları mevsim normallerinde seyretmiyormuş..Bu küreselciler neden ha gayret çalışıyor,kafa patlatıyor,insanlık namına dirsek çürütüyor labaratuarlarda sanıyorsun ki(!)inekler osursun,mevsimler şaşırsın,buzullar erisin eee..Dünya'yı kurtarmak için birileri de çalışıyor işte maşallah..

Canım güzel gözlü inekler bilseler neye sebep olduklarını bence daha önceden bu işe bir dur derlerdi!

Heee sen hapı yutarsın yutmazsın o da senin bileceğin iş, ben karışmam kardeşim..benden söylemesi :))

]]>
Mon, 10 Apr 2023 10:11:32 +0300 Oyslem