Yalnız mısın? Yoksa sadece yalnız mı hissediyorsun?
yalnızlığa kısa bir bakış atacağız.. ve bu hisse. neden bir insanı bu hissin bu kadar sarstığına ve kendini baskın olarak günümüzde hissettirdiğine. sen sence yalnız mısın? yoksa yalnız mı hissediyorsun? yalnızlık esasen neydi? etrafına baktığına kimsenin olmaması mı? yoksa kalabalıklar içinde içinde hissettiğin o boşluk mu? devamını okumak istersen makalemde seni karşılıyor olacağım, hadi kahveni al ve gel.

Çok değil, kısa bir geçmişe göz attığımızdaa yalnızlıkla başa çıkmaya çalışmış pek çok şahıs görüyoruz ve kendileri içlerinde çok parlak cevherler barındıran insanlardı. ne yazık ki değerleri onlar dünyamızdan ayrılınca bilindi, insan oğlu bu yönden çok eksik, bilinçsiz ve farkında değil. genelde neyin değerli neyin ise değersiz olduğunu kavrayamıyoruz. sizde de öyle olmuyor mu? çok değerli gördüğünüz şeyler sizi hiç mi yüz üstü bırakmadı? şahsen beni bıraktı. sırtını dayadağınız duvarlar bir anda çökebilir ve eğer sizler hazırlıklı değilseniz enkaz altında kalabilirsin, öyle kolay kalıyoruz ki hem de insan şaşıyor. oysa ki çok sağlam duruyordu bazı duvarlar. Vincent Van gogh çok sağlam gördüğü bir duvara dayamıştı sırtını. Sanat. şimdilerde en küçük bir dükkanda bile yıldızlı geceye rastlarken, zamanında Van gogh o yıldızları insanların gözüne gözüne sokuyordu ve insanlar sadece van goghun yüzüne bakıp, "SEN DELİSİN BE ADAM!" diyorlardı. ne kadar ironik değil mi? eleştiren insan oğlu, şimdi ise bir sanatçının yıkılışına şahit oldu ve van gogh enkaz altında bağırırken insanlar onu duymadı. artık duyuyoruz, sessizliğin sesini duyuyoruz. bir sanatçı gözler önünde acı çekiyordu, bir sanatçı kalabalığın içinde yapayalnızdı, bir sanatçı sırtını sadece boyalara ve tuvale dayamıştı, arka üstü yavaş yavaş düşüyordu, boyalar etrafa saçılıyordu, insanlar gülüyordu, insanlar bir sanatın yıkılışına gülüyordu ve o sanatçı duymamak için insanları kulağını kesiyordu, sevdiği birine armağan etmek için. belki de sadece onun sesini duymak istiyordu? bilemiyoruz. bildiğimiz tek şey Van Gogh'un mükemmel bir iç dünyası vardı, ışıl ışıldı, parlıyordu, çizdiği her tablo parlıyordu, çizdiği her tabloda ki kişiler şahitti Van gogh'un yalnızlığına ve o kendisine sadece boyaları ve tuvalleri ile bir izleyici kitlesi, şahitler yaratmıştı ve mükemmel bir yıldızlı gece yaratmıştı. belki de odasında geceleri o geceye bakıp düşünüyordu, bilemiyoruz..
Emin olduğum tek bir şey var. sanırım o artık yalnız hissetmiyor ve işin garip yanı hiç birimiz artık yalnız hissedemeyecek kadar yalnız hissediyoruz bazı zamanlar. eskiden ağlayabilirdik, sen hiç ağlayabildin mi son zamanlarda? acılarımızdan daha farklı şekillerde kaçmayı öğrendik ve artık o kadar iyi kaçıyoruz ki, sanki yokmuşlar gibi. ama oradalar. sadece bakmaktan çekiniyoruz, kendi yalnızlığımızdan kaçıyoruz ve böylece sanki yalnız değilmişiz gibi hissediyoruz. kendi iç dünyamıza dönüp bakmalıyız ve bu hislerle yüzleşmeliyiz, bazen çıkıp gitmek istesek bile... kendimizden.
kendi hayatlarımıza, yani 2021'e dönecek olursak şu zamanlarda yalnızlık hissi daha da çoğaldıi pandemi sonrası yalnızlık artışı elimizdeki verilere göre çılgın bir artışta, insanlar daha üzgün, daha renksiz ve daha az hevesli. her şeye karşı.genç nesilin yaşlılardan daha fazla yalnızlığı hissettiği gözlemlendi, yapılan son araştırmalar insanlığın daha da yalnızlaştığını lakin daha da ilginç olanı ise bu hissin o kadar da kötü olmadığını düşünüyor, yapılan araştırmalarda insanların %41'i yalnızlığın olumlu olabileceğini düşünüyor. sizce bu iyi bir şey mi? buna alışmalı mıyız? yalnızlık hissi ile ancak böyle mi baş edebiliriz? alışarak? iyimseyerek ve benimseyerek? yoksa karşı çıkarak tavır mı almalıyız? nasıl tavır alabiliriz ki? Hayır ben yalnız değilim deyip dışarı mı atalım kendimizi? tanımadığımız insanlara kahve ısmarlayıp bizimle iletişim kurmaya mı zorlayalım? sizce yalnızlık birileri ile iletişim halinde kalmak mı demektir? Sartre'ye göre durum apayrıydı, sartre "Özellikle toplumdan ayrı yalnız ve terkedilmiş birey, kendi kendine ilgili
kararları tam bir yalnızlık içinde vermek ve tüm kötü şeylere karşı savaşında yalnız
kendisine güvenmek zorundadır. Onun bu sığınağında korku ve umutsuzluktan başka
şey de yoktur. Bu da kötü niyet denilen kendini aldatmaya neden olur" der. sartre bence burada yalnızlığın kucaklanması ama aynı zamanda da baş edilmesi gerek bir duygu olduğunu söylemeye çalışıyor. sartre kesinlikle bu konularla ilgilenen kişilerin okuması ve araştırması gereken mükemmel bir filozof/yazar. tüm benliğimle öneririm. ben mell, dostlarım beni bu isimle çağırıyor ve şuan makalemin sonuna gelmiş bulunuyorum. okuduğunuz için teşekkür ederim.. görüşmek üzere
Senin Tepkin Nedir?






